Daha çevreci bir teknoloji endüstrisi için veri merkezlerine önemli işler düşüyor. Dünya çapında birçok veri merkezi bulunduğunu göze alırsak, veri merkezlerinin enerji tüketiminde öne çıkan bir sektör haline geldiğini söyleyebiliriz. Berkeley Lab’ın 2016 tarihli araştırmasına (LBNL-1005775) göre ABD’deki veri merkezleri tüm ülkedeki elektrik tüketiminin yaklaşık yüzde 4’ünden sorumlu.

Bir veri merkezinin en önemli maliyetlerinin başında gelen enerji kullanımının azaltılması çevreye de doğrudan olumlu katkı sağlıyor. Bundan dolayı artık Yeşil BT olarak adlandırılan elektrik kullanımı düşük, karbondioksit salımı en az seviyede olan çevre dostu teknolojilere doğru bir yönelim var. Veri merkezi bileşenlerinin harcadığı enerji ve neden olduğu karbondioksit salınımının çevreci bir bakış açısıyla yönetilmesi, Yeşil BT kapsamında değerlendiriliyor. Yeşil BT konsepti, sürdürülebilirlik açısından da önemli bir etkiye sahip.

Dünya, BT sektöründe yüksek miktarda enerji tüketimi ve karbon salınımını azaltma amacıyla artık daha düşük nanometreli işlemciler, verimliliği yüksek depolama çözümleri, tamamen otomasyonla yönetilen iklimlendirme sistemleri, bulut bilişim, sanallaştırma ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan veri merkezleri gibi çözümlere yöneliyor. Uzmanlar, Yeşil BT konsepti sayesinde atmosfere salınan karbon oranının yüzde 15 azalacağı ve enerji giderlerinde de yüzde 40’a kadar maliyet tasarrufu sağlanabileceğini belirtiyor. Bunun yanında veri merkezlerinin enerji verimliliğini ölçmek için de bazı kriterler üzerinden değerlendirmeler yapılıyor.

PUE değeri nedir?

Veri merkezine giren toplam gücün BT ekipmanları tarafından tüketilen güce oranını belirten PUE değerinin düşük olması bir veri merkezinin ne kadar verimli çalıştığını gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki veri merkezlerinin ortalama PUE değeri 1,85 olarak belirlenirken, Radore’nin yıllık PUE oranı ortalaması ise 1.51.

Radore, bu PUE değerine ulaşmak için aldığı önlemlerle aynı zamanda yüksek karbondioksit salınımının da önüne geçiyor. “Free Cooling” teknolojisi sayesinde ortaya çıkan bu enerji verimliliği hizmet bedellerine yansıyarak kullanıcılara maliyet avantajı da sağlıyor.

Free Cooling nedir?

Radore, iklimlendirme altyapısında “Free cooling” adı verilen bir teknoloji kullanıyor. Radore bu teknoloji sayesinde yüzde 70’e kadar enerji tasarrufu sağlayabiliyor. “Free Cooling” iklimlendirmede kullanılan suyun soğutulması için dış ortamdaki düşük hava sıcaklığını kullanmayı esas alıyor. Radore Veri Merkezi içinde sıcak hava koridorlarına hapsedilen 30-35°C değerindeki sıcak hava, hassas klima üniteleriyle emiliyor ve soğutuculardan (Chiller) gelen soğuk su ile 16-23° dereceye kadar soğutuluyor. Soğutulan hava doğrudan sunucu sistemlerinin soğuk hava girişlerine yönlendiriliyor. Bu işlem kış aylarında, dış ortamda bulunan soğutucu ünitelerinin kompresörlerini kullanmadan, doğal soğuk hava yardımıyla gerçekleştiriliyor.

Neden tasarruf yapılmalı?

Enerji hal değiştirirken enerjinin bir kısmı ısıya dönüşür. Kullanım sırasında ısıya dönüşen enerji atmosfere yükselerek atmosferin sıcaklığını artırır. Bu durum ise küresel ısınmaya neden olur. Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliği, şu anda dünyada birçok ülkenin gündeminde önemli bir yer tutuyor. Massachusetts Institute of Technology (MIT) Küresel Değişim Bilimleri Merkezi’nin araştırmasına göre bu şekilde devam edilirse, 100 yıl içinde dünyanın ortalama 7 dereceye kadar ısınabileceği belirtiliyor. İnsanlığın geleceğini derinden etkileyecek bu önemli sorunla başa çıkabilmek için enerji tasarrufu yapmak ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanmak hayati önem taşıyor.